Yazının ilk bölümünü Begüm’ün Work and Travel Macerası başlığı ile yayınlandı. İlk bölümü okuduysanız 2. bölümü aşağıda okuyabirsiniz.
Amerika’dayım!
Uçaktan iniş bavulları alış zaten hep bir koşuşturmaydı bizim için, işverenimiz söylediği gibi elinde kartonuyla bekliyordu bizleri. Maryland bölgesinde cankurtaran olarak çalışacaktım. Ben ve bizi gönderen şirket aracılığı ile tanıştığım dört arkadaşımı öncelikle eğitim alacağımız havuza yakın bir eve yerleştirdiler. Üç gün boyunca cankurtaranlık eğitimi aldıktan sonra kısa bir test ile eğitimi sonlandırdık. Hepimizi temelli yaşayacağımız evlere dağıttılar ve artık asıl work kısmına resmen başlamış olduk.
Damla ve ben beraber ya da yakın evlerde kalmak istediğimizi belirttiğimiz için bizi aynı eve yerleştirmişlerdi. İlk evimiz beş erkeğin bir aydır yaşadığı bir evdi. Ev fazlasıyla pis olduğu ve evde herkes sadece Rusça konuştuğu için ev değiştirme talebinde bulunduk. Zorluklar elbet karşımıza çıkıyor önemli olan her şeyin hallolacağını bilmek. Herhangi istemediğiniz gerçekten rahatsız olduğunuz bir durumda mutlaka önce işvereninizle çözülememesi durumunda da sponsorunuzla iletişime geçin. Gerçekten yardım etmek için varlar. Talebimiz üzerine bizi aynı site içerisinde başka bir eve yerleştirdiler. Evimiz ve işimiz Gaithersburg isimli küçük bir kasabadaydı. Tüm ev arkadaşlarımız tamamlandığında evde 1 Özbek, 1 Kolombiyalı ve 4 Türk olarak yaşıyorduk. Daha önce kalabalık veya yurt ortamında vs yaşamamış biri olarak ilk başta zorlandığımı söyleyebilirim. Ancak kısa zamanda herkes kardeş gibi oluyor, o evden ayrılırken öyle buruldum ki!
Evimizde ve komşu evlerde sürekli tüm cankurtaranlar olarak toplanıyorduk. Çok güzel ve eğlenceli zamanlar geçirdik. Evimizin konumu Washington DC’ye tren ve otobüsle yaklaşık 1 saat mesafedeydi boş günlerimizi izin günlerimizi de orada geçiriyorduk. Geceleriyse her haftasonu mutlaka Washington’da bir parti oluyordu.
Çalışma şartlarımıza gelirsek, adına çalıştığımız işverenin havuzları genelde bölgedeki otellerin havuzlarıydı. Sanırım en şanslılardan biri bendim bu konuda, kapalı havuzda çalışıyordum. Bazen hafta sonları turnuvalara gelen minik futbolcular dışında pek bir yoğunluğum olmuyordu. Çalışma saatlerim hafta içi akşam 5 – 10 şeklinde olduğu için de gündüzlerim bir nevi bana kalıyordu. Ek saat istediğimde rahatlıkla supervisorıma yazdırabiliyordum. Mutfaktakilerle de arkadaş olunca herkesin özendiği bir çalışma ortamım oldu diyebilirim. Yemeklerimi işte yiyip eve dönüyor evdekilerle vakit geçirip güzelce uyuyordum.
Ben yanımda Damla olduğu için çok şanslıydım. Her şeyi beraber yapıyorduk. Kız kardeşim olmuştu resmen. Alışverişlerimizi, yemeklerimizi, izin günlerimizi her şeyi beraber hallediyorduk. Yabancı bir ülkede yanınızda böyle birinin olması bence çok güzel oluyor. Yapabiliyorsanız bir arkadaşınızla gidin ya da orda bu şekilde bir arkadaş edinin. Orada iyi bir arkadaşınız olsun mutlaka. Damla olmasa napardım bilmiyorum
Travel’a kadar olan kısım bu şekilde bir sürü arkadaş edinerek güle eğlene geçti. Hayatımın en güzel günleriydi diyebilirim. Hatta eminim ki öyleydi.
Begüm Narin